29 Mart 2011 Salı

Siz kendinizi hangi gruba soktunuz?

Aslında hangi grupta olduğunuzu öğrenmek için bir çeşit anketden geçiyorsunuz. Ama özellikleri okuyunca bu benim dediğiniz oluyor.Elif rica etmişti. Belki sizinde ilginizi çeker.
Ben bu arada bir ayrıştıran çıktım.

Öğrenme genel anlamda, bireyin yeni bir durum veya bilgi ile karşılaşması ile başlamakta ve o bilgiyi algılama, yapılandırma ve zihnine yerleştirme süreci ile devam etmektedir. Fakat bireyler, bu süreci izlerken kendilerine has farklı yollar ve stratejiler geliştirmektedir. Diğer bir ifadeyle, her fert bilgiyi yapılandırmada farklı öğretim yöntem ve tekniklerden tutunda yine farklı öğretim koşullarına ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenlerle, eğitim öğretim ortamlarındaki zenginlik artırılmalı, kişilerin öğrenme stillerine göre gerekli koşullar hazırlanmalıdır.

Araştırmada adayların % 59,8'inin, Kolb öğrenme stilini modeline göre ‘özümseyen' öğrenme stiline sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu stilin başlıca özellikleri şu şekilde sıralanmaktadır (Ekici, 2003: 47-52; Çaycı, 2007: 190);

· Kavramsal modeller yaratmada başarılıdırlar.

· Öğrenirken soyut kavramlar ve fikirler üzerine odaklaşırlar.

· Öğrenme sürecinde kavramlarla ilgili derinlemesine araştırmalar yaparlar.

· Kavramlara ve kuramlara duygulardan (duyuşsal giriş özelliklerinden) daha fazla önem verirler.

· Kavramları ve kuramları birleştirerek yeni sonuçlara ulaşırlar.

· Bilgilerin kendilerine basitten karmaşığa ve adım adım bir biçimde verilmesini isterler.

· Fikirleri mantıksal analiz ederler ve bir durumu mantıksal olarak anlamaya çalışırlar.

· Öğrenmede önem verdikleri vurgu ‘fikirlere başvurma'dır.

· Genelde öğretmenlik mesleğini tercih ederler.

· Öğrenirken ‘nasıl' sorusuna cevap ararlar.

· Belirli bir düzen içinde verilen detayları öğrenmeye imkan veren öğretim yaklaşımlarını tercih ederler. Örneğin; soru cevap yöntemi, kavram araştırmaları, çalışma yaprakları, bilgileri basılı materyallerden alma, bağımsız araştırmalar yapma, problemlerin uzmanlar tarafından çözülmesini bekleme, gösterilerin uzman bir kişi tarafından yapılmasını isteme vb.

Özümseyen öğrenme stiline sahip kişilerin en belirgin özelliklerinin, kavramsal modeller yaratma olduğu ve bu kişilerin öğrenirken soyut kavramlar ve fikirler üzerinde odaklaştıkları, ayrıca yine bu öğrenme stiline sahip kişilerin en fazla öğretmenlik, eğitimcilik, hukuk ve kütüphanecilik gibi mesleklere yöneldikleri ifade edilebilir. Araştırmanın öğretmen adayları üzerinde yürütüldüğü düşünülürse, gruplardaki öğrencilerin en çok özümseyen öğrenme stiline sahip oldukları sonucu haklılık kazanmaktadır.

Özümseyen öğrenme stilinden sonra, öğrencilerin sayı olarak daha az sahip oldukları diğer stiller ise sırasıyla; ayrıştıran, değiştiren ve yerleştiren öğrenme stilleridir. Bu öğrenme stillerine ait özellikler ise şunlardır (Ekici, 2003: 47-52; Çaycı, 2007: 190-192);

Ayrıştıran öğrenme stili:


· Daha çok soyut kavramlarla ilgilenirler.

· Problem çözümünde bilgilerin basitten karmaşığa doğru giden bir sistematikte verilmesini isterler.

· Problem çözme, karar verme, fikirleri mantıksal analiz etme ve sistematik planlama konularında başarılıdırlar.

· Problemlere çözüm bulma sürecinde kendi sezgilerine daha fazla önem verirler.

· Öğrenmede önem verdikleri vurgu ‘ilişkiler kurma'dır.

· Teknolojiye dayalı meslekleri tercih ederler.

· Öğrenirken ‘niçin' sorusuna cevap ararlar.

· Kişiler arası fikir alış verişlerine imkan veren öğretim yaklaşımlarını tercih ederler. Örneğin; beyin fırtınası tekniği, soru cevap yöntemi, konular arası ilişkileri ortaya çıkaran soruları, zihin haritalarını ve yine konular arası ilişkileri ortaya çıkaran kısa ve öz bilgileri tercih etme, problem çözme, araştırmalar yapma vb.



Değiştiren öğrenme stili:


· Öğrenme sürecinde dinleme ve bir bilgiyi diğer fikirlerle birlikte düşünme konularında başarılıdırlar.

· Kendi bilgileri ile diğer bilgileri analiz ederler.

· Kavramları öğrenirken benzeştirme ve bütünleştirme yolunu tercih ederler.

· Kavramların anlamlarına dikkat ederler.

· Karar verme sürecinde gereğinden fazla zaman kaybederler.

· Öğrenme ortamlarında otoritelerin emirlerini tercih ederler ve bu konuda sabır gösterirler.

· Öğrenmede önem verdikleri vurgu ‘fikirleri formüle etme'dir.

· Genelde sosyal çalışma alanlarındaki meslekleri (gazetecilik, edebiyat ve tiyatro gibi) tercih ederler.

· Öğrenirken ‘ne' sorusuna cevap ararlar.

· Bilgilerin belirli bir düzen içinde verildiği öğretim yaklaşımlarını tercih ederler. Örneğin; düz anlatım yöntemi, çalışmalarını daima bir plan çerçevesinde ve detaylı olarak yapma, öğrenirken çok örneğe ihtiyaç duyma, öğrenme sürecinde bilgileri bir otoritenin (öğretmen veya ders kitabı gibi) vermesini isteme, uzun notlar tutma, etkili anlatımlar vb.

Yerleştiren öğrenme stili:


· Deneme-yanılma yoluyla öğrenirler.

· Bilgileri kendi kendilerine keşfetmede ve yapılandırmada başarılıdırlar.

· Problemlerin çözümlerine dair gizli ihtimalleri araştırırlar.

· Problemlere pratik çözüm önerilerinde bulunurlar.

· Bilgiyi öğrenmede otoriteyi kabul etmeme yani bireyleri izleyerek değil de aktif yaşayarak öğrenme eğilimi içindedirler.

· Olayları ve kavramları karışık bir düzende algılamayı ve yapılandırmayı tercih ederler.

· Öğrenmede önem verdikleri vurgu ‘orijinal adaptasyonlar oluşturma'dır.

· Kamu yönetimi ve eğitim yönetimi alanlarındaki meslekleri tercih ederler.

· Öğrenirken ‘…ise' sorusuna cevap ararlar.

· Öğrenme sürecinde detaylara önem veren öğretim yaklaşımlarını tercih ederler. Örneğin; birçok duyuya aynı anda hitap eden öğrenme ortamlarını tercih etme, konuları çizim yaparak öğrenme, soru cevap tekniğini büyük gruplar halinde tartışarak kullanma, rol oynama, sunum yapma, proje çalışmaları, laboratuvar çalışmaları vb.

25 Mart 2011 Cuma

Anneler dikkat! Çocuklarınızı zehirlemeyin..

Anne ve babalar bebek mamaları ile bakkal ve marketlerde satılan endüstriyel ürünlere aman dikkat. Çünkü en basitinden içinde GDO'lu "soya lesitini" var. Ve bu ülkede GDO'Lu ürün satılmaz masalına asla kanmayın! Bir ürünü çocuğunuza veya bebeğinize yedirmeden içeriğini öğrenin. Bu konuda önemli bir uyarı yazısı yazan Özge Olcay’a kulak verin!

Yazının devamı aşağıdaki linkdedir. Lütfen okuyun..

http://www.gidahareketi.org/Anneler-Dikkat--Cocuklarinizi-Zehirlemeyin----354-haberi.aspx

24 Mart 2011 Perşembe

Sizde bir yerleştiren olabilirsiniz.

Çok ama çokk tatlı oldu. Arada benim piskopata bağladığım zamanlar dışında çok güzel vakit geçiriyoruz.
Geçen hafta bir seminere gittim.Seminerde insanları kişilik özelliklerine göre 4 gruba ayırdılar. Bu gruplardan biri Yerleştiren adlı gruptu. Bu insanların genel tanımlanan özellikleri çok iyi olmasına rağmen, bir eksikleri vardı. O da özgüvenlerinin olmayışı, sürekli birilerinin onayına ihtiyaç duymalarıydı. Bu özgüveni ne zaman mı alacaklar dı? :)) Tahmin ettiğiniz gibi 1,5 - 2 yaş aralığında anneyi emerken tensel temasda ( tabii başka etkenlerde var).
Semineri anlatan bayan özellikle emzirirken anne ve bebeğin üst kısmının çıplak olamasına önem göstermemiz gerektiğinden bahsetti.Çocuğumuzla geçirdiğimiz zaman çok önemliymiş.
Bu çocuklar büyüdüklerinde kendi başına oyun oynarken ya da her hangi bir iş yaparken evebeynlerini yanlarında isterlermiş.
Şimdiiii benim kafamda hemen soru işaretleri belirdi. ''Tosun oyun oynarken beni yanında ister hep, acaba özgüveni eksik mi?'' diye bir soru yönlendirdim ben , tek bununla alakalı olmadığını bile bile.
- Hoca hanım çocuğunuzla ilgileniyormusunuz? diye bir soru geldi tabii
Tuna'nın gelişiminde buna çok önem verdiğimi, özelliklede o uyurken işlerimi yapmaya özen gösterdiğimi, birebir vakit geçirmek için zaman yarattığımdan bahsettim.Tokat gibi bir cevap suratıma yapıştı.
_ Hoca hanım oğlunuz sizden ilgi bekliyor. Ya yalan söylüyorsunuz. Ya da başka bir şey var.
Neyse olayın sonucunu anne ve baba beraber aile olarak az vakit geçirdiğimize dair ortak bir yerde buluştuk. Ama hala içimde bir şey kaldı. Tosunla geçen zamanlarımda kaliteli zaman geçirmiyormuyum?Vücudum yanındayken ruhum başka yerde tosun anlıyor mu? Ya da ya da... Ah bu annelik çok zor muş be!! Kendimi bayağı sorguluyorum şu sıra.
Tuna'm 1 aydır bize olan sevgisini dillendirerek dakka başı söylüyorda söylüyor.
'' sizi çok seviyolum''. Şimdi içini deşersek ilgiye muhtaç olduğundan mı bahsediyor? Yoksa sevgi dolu büyüdüğünden mi? Bu psikoloji acayip bişey konuya vakıf olan varsa bir el atabilir mi? Kafam çok karışık.

Bu ara hocaaa al sana aile boyu etkinlik:))Psikolojimi bozdun bee!!


( Bu 4 grubun özelliklerinden bahsedeceğim ileriki zamanlarda)

21 Mart 2011 Pazartesi

Vee daldan dala yine burdayız.

Ayarları değiştirdik. Yine burdayız ama bir engelleniyor bir açılıyor. Anlamadım ben bu işi wordpress'i hiç tutmadım ve yazmadım. Bu uzak kalma biraz soğuttu beni yazma konusunda tepkiliyim ama kime?.
Yaklaşık 1 ay oldu galiba yazmayalı biraz silkineyim yine burdayız inşallah:))

9 Mart 2011 Çarşamba

Bizde taşındık.

Sonunda bizde taşındık. Aşağıdaki adresdeyiz.
http://omertunaaydin.wordpress.com/
Ama ben bu word pressi hiç sevemedim.Yarı türkçe, yarı ingilizce birşeyde yapamıyorum.Sizi nasıl bulacağım bakalım. Bir an önce buraya geri dönmek istiyorummmm.

3 Mart 2011 Perşembe

Bloguma dokunma

Şaşkınım ne yapacağımı bilmiyorum, bloglarınıza yazı yazdığınızı görüyorum panelden ancak sayfanıza girilmiyor. Bilgisayarın donanım yönünü hiç bilmeyen ben sıkıntı içindeyim.